Bilim insanları virüslerin çalışma prensibi ve bağışıklık sisteminin bu mikroorganizmalarla mücadelesi ile ilgili her geçen gün yeni bulgular ortaya koymaktadır.
Bağışıklık Sistemi (İmmün Sistem) Nedir?
Karmaşık bir yapıya sahip olan bağışıklık sistemi, en basit tanımıyla vücudu tüm tehditlere karşı koruyan bir kalkan görevi üstlenir. Uyum içerisinde çalışan hücre, doku ve organların etkileşimi ile oluşan bağışıklık sistemi hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı vücudun direncini artıran mekanizmadır. Ürettiği antikor sayesinde vücuda giren antijenleri yok ederek iyi ve kötü bakteri oranını dengeler. Hayati bir işleve sahip olmasına rağmen, bağışıklık sistemi ne yazık ki genellikle belli bir hastalıkla ve tehditle yüzleşildiği zaman önemsenir.
Özel reseptör hücreleri vücutta bir virüs veya bakteri tespit ettiğinde, bağışıklık sistemi bu duruma iki şekilde tepki verir: doğuştan gelen bağışıklık tepkisi ve edinilmiş (adaptif) bağışıklık tepkisi.
Doğuştan gelen bağışıklık tepkisi, genetik yollarla geçen ve evrim sürecinde bilinen en eski savunma mekanizmasıdır. En önemli özelliği enfeksiyonlara karşı hızlı yanıt veriyor olmasıdır. Vücuda giren patojenleri temel hatlarıyla tanıyarak bunları vücudun kendi hücrelerinden ayırt eder. Virüsleri kontrol altına alarak yayılmasını ve çoğalmasını engeller.
Edinilmiş (adaptif) bağışıklık sistemi ise sürekli olarak gelişmekle birlikte karşılaştığı patojenlere karşı belirli bir hafıza oluşturma özelliğine sahiptir. Adaptif bağışıklık sisteminde görev alan T ve B hücreleri, vücuda giren antijen türüne karşı uyarılarak özelleştirilmiş yanıtlar verir. Aynı türle ikinci kez karşılaştığında ise ilk seferde geliştirdiği hafıza sayesinde daha güçlü yanıtlar vermektedir.
Yukarıda edinilmiş bağışıklık sisteminin sürekli olarak geliştirilebileceğinden söz etmiştik. Bu gelişim aktif ve pasif olmak üzere iki şekilde gerçekleşmektedir. Aktif gelişim vücuda bir enfeksiyon girmesi veya belirli bir enfeksiyona karşı aşı olunması sonunda gerçekleşirken, pasif gelişim bu tür bir bağışıklığı geliştirmiş olan kişilerden henüz geliştirmemiş olan kişilere hücre transfer edilmesi yoluyla gerçekleşmektedir.
Yapılan araştırmalar, vücudun ilk savunma mekanizması olan doğuştan gelen bağışıklık tepkisinin kritik öneme sahip olduğunu göstermektedir. Çünkü bu bağışıklık tipi, adaptif bağışıklık sisteminin de sonuçlarını etkilemekte ve yönlendirilmesini sağlamaktadır.
Bağışıklık Sistemini Güçlendirmek
Kaliteli Uyku ve Dinlenmenin Bağışıklık Sistemine Etkisi
Bağışıklık sistemi güçlendirici en önemli yollardan biri düzenli uyku ve dinlenmedir. İyi ve kaliteli uyku eksikliği vücutta açlık ve stres hormonunun yükselmesine neden olmaktadır. Vücudun günlük 8-10 saat arası dinlenmeye ihtiyacı vardır. Kalitesiz ve yetersiz bir uykuyla güne başlamak, yorgun bir beden ve zihin halini de beraberinde getirmektedir.
Uykunun bağışıklık sistemini güçlendirmede iki temel faydası vardır. Öncelikle yeterince uyumak, vücudun kendini iyileştirme sürecini destekleyerek bedenin detoksifikasyonuna yani toksinlerden arınmasına olanak sağlamaktadır. Stres ve endişe durumlarından kaynaklı uykusuzluk hali, bağışıklık sistemini zayıflatan adrenalin ve kortizol hormonlarının salgılanmasına sebep olmaktadır.
Adrenalin tepkisi sırasında vücut, algılanan herhangi bir tehlikeden kaçmaya çalışmakta ve bunun için belirli miktarda enerji harcamaktadır. Bu durum, vücuttaki enerjinin bağışıklık ve sindirim sisteminden uzaklaşması anlamına gelmektedir. Adrenalinin sebep olduğu bu kaçma hali, her ne kadar ilk insan topluluklarının hayatta kalmasında işe yarayan mekanizma olsa da günümüzde bu durum sağlık ve bağışıklık sistemi açısından negatif bir etkiyi de beraberinde getirmektedir. Yanlış beslenme alışkanlıkları ve yoğun strese maruz kalınan modern yaşamda adrenal yorgunluk bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olmaktadır.
Uykunun bağışıklık sistemi için bir diğer faydası ise vücutta genellikle akşamları salgılanan melatonin hormonudur. Melatonin harika bir uyku desteğidir. Melatonin uyku hormonu olarak bilinir ve kaliteli bir uyku için vücudun bu hormonu yeterli derecede salgılaması gerekir.
Belli saat aralıklarını geçince (örneğin gece 03.00’ten sonra), bu hormonun salgılanması yavaşlar ve sabaha doğru tamamen biter. Doğru saat aralıklarında uyumak, odanın tamamen karanlık olması, radyasyon salgılayan elektronik cihazları uyuduğunuz alandan uzak tutmak bu hormonun salgılanmasını kolaylaştıracaktır.
Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Yiyecekler
Antioksidan seviyeleri yüksek yiyecekler tüketmek bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlamaktadır. Meyveler, koyu yeşil sebzeler, kuru baklagiller ve kepekli tahıllar yüksek miktarda antioksidan içermektedir. Bu bileşenler vücutta hücrelerin hasar görmesine neden olan serbest radikalleri etkisiz hale getirmektedir.
Zengin ve doğal içerikleri sayesinde çok az bir miktarıyla bile vücudun tüm gereksinimini karşılayan süper gıdalar da bağışıklık sistemini güçlendiren besinlerdir. Antioksidan seviyesini artıran en iyi süper gıdaların başında zerdeçal, çiğ kakao ve goji meyvesi gelmektedir. Bu süper gıdalar sadece bağışıklık için değil, vücudun diğer sistemleri için de oldukça faydalıdır.
Besin Alerjilerine Karşı Dikkatli Olmak
Besin alerjisi, bağışıklık sisteminin bazı besinlere karşı aşırı reaksiyon vermesi anlamına gelmektedir. Bu tür besinlerin protein yapılarındaki bileşenler bağışıklık sistemi tarafından vücuda giren yabancı madde olarak algılanmaktadır. Bağışıklık sistemi, zamanla vücuda zarar verebilecek ve günlük hayatta çeşitli rahatsızlıklar yaratabilecek bu yanlış patojenle savaşmak için antikorlar oluşturur. Besin alerjilerinde, stres ve yanlış beslenme gibi sebeplerle zayıflamış bir bağışıklık sistemi güçlü bir bağışıklık sistemine göre çok daha fazla sorun yaratmaktadır.
Bağışıklık sistemi ve besin alerjileri arasındaki bu karşılıklı etki, organik gıdalarla beslenmenin önemini bir kez daha göstermektedir. Besin alerjilerine, geleneksel yöntemlerle yetiştirilen gıdaların ve hayvansal gıdaların tüketiminde oldukça sık rastlanmaktadır. Yapılan araştırmalar, geleneksel tarımda kullanılan aşırı pestisitler ve GDO’ların bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya koymaktadır.
GDO’lar ve işlenmiş gıdalar aynı zamanda bağırsak yapısına hasar vermekte ve bazı durumlarda çeşitli sendromlara neden olmaktadır. Bunlardan biri de bağışıklık sistemi ile yakından ilişkili olan Geçirgen Bağırsak Sendromu’dur. Bu sendrom, sindirilmiş besinlerin kan dolaşımına geçmesini sağlayan bağların açılmasından kaynaklanmaktadır.
Bağların açılması, sindirilemeyen proteinin, şekerin, yağın ve çeşitli patojenlerin yani hastalıklara sebep olan mikropların kan dolaşımına sızmasına neden olmaktadır. Geçirgen Bağırsak Sendromu, kronik yorgunluk, gıda hassasiyetleri ve bazı otoimmün rahatsızlıklarını da beraberinde getirebilmektedir.
Sessiz ve Huzurlu Ortamlar Yaratmak
Araştırmalara göre gürültülü ortamlar ve yoğun sese maruz kalmak, strese sebep olmakta ve bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebilmektedir. Çevresel gürültü, vücudun strese karşı gösterdiği tepki hormonu olan kortizol seviyesini artırmaktadır. Kortizol seviyesindeki artış, kan basıncının ve kan şekerinin yükselmesine sebep olarak bağışıklık sisteminin performansını etkileyebilmektedir.
Gün içerisinde çevresel gürültüyü en aza indirmek, elektronik araçların sesini kısmak, huzurlu doğa yürüyüşleri ve gürültü önleyici kulaklıklar kullanmak bağışıklık güçlendirici olumlu etkilere sahip olmakla birlikte zihinsel anlamda dinlenmenizi sağlayacaktır.
Düzenli Egzersiz Yapmak
Fiziksel egzersizlerin sağlığa faydası yıllardır bilinen bir gerçek. Ancak uygulama aşamasında ne kadar başarılı olduğunuz çok kritik. Düzenli bir egzersiz rutini vücuttaki kan dolaşımını artırmakta ve lenfatik sistemi uyarmaktadır. Böylece vücut toksinlerden daha kolay arınmakta ve hücreler ihtiyacı olan besinlere daha kolay ulaşmaktadır.
Günlük rutininize fiziksel egzersizi dahil etmek yalnızca kilo vermeye değil aynı zamanda bağışıklık sisteminizin güçlenmesine ve özellikle kış aylarında soğuk algınlığı gibi hastalıklara karşı direncininizin artmasına da yardımcı olmaktadır.
Egzersiz sırasında vücudun kendini ödüllendirdiği mutluluk hormonu olan endorfin salgılanmaktadır. Endorfin seviyesindeki artış enerjinizi yükseltmekte, zihinsel ve ruhsal anlamda kendinizi iyi hissetmenizi sağlamaktadır.
Yeterli Miktarda Su Tüketmek
Gün içerisinde vücudun ihtiyacı olan sıvı miktarının karşılanması bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlamaktadır. Su tüketimi vücut hidrasyonunu sağlamakla birlikte hücrelere oksijen taşınmasına da yardımcı olur.
Su, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlayarak detoks etkisi yaratan en önemli kaynaktır. Bağışıklık sisteminin baş düşmanı olan toksinlerle savaşmak için içtiğiniz suyun Ph seviyesini dengeleyerek alkali hale getirmeye özen göstermek detoks sürecinin etkisini artırmaktadır.
Yaşam Kalitesini Artırmak
Kaliteli vakit geçirmek, bolca gülmek ve size keyif veren aktiviteleri yapmak stres hormonlarının büyük ölçüde azalmasını sağlayacaktır. Stres hormonunun azalması bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasını sağlayan antikor seviyesini artırmaktadır. Gülmek, vücudun kendini iyi hissetmesini sağlayan endorfin hormonunun yeterli miktarda salgılanmasını sağlamaktadır.
Endorfin hormonunun salgılanmasını kolaylaştıran bir başka alternatif ise nefes teknikleridir. Düzeni aralıklarla burundan ve ağızdan derin nefes alarak yapılan basit nefes teknikleri, oksijen alımını artırarak karbondioksit salınımını desteklemektedir.
Alkol ve Sigaradan Uzak Durmak
Sigara dumanı 4.000’den fazla kimyasal madde içermektedir. Bu maddelerden bilinen en az 43 tanesi kanserojen özellikler taşımaktadır. Bağışıklık sistemi vücuda giren toksik ve kimyasal yabancı maddelerle savaşmak için enerji sarf eder. İçilen her sigara bağışıklık sisteminin yavaşlamasına ve vücudun hastalıklara karşı dirençsiz hale gelmesine sebep olmaktadır.
Alkol tüketiminin bağışıklık sistemini yavaşlattığına ve vücudun enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelmesine sebep olduğuna dair güçlü bilimsel kanıtlar mevcuttur.
Vitamin C ve D
Ottoimminüte, bağışıklık sisteminin aşırı duyarlı hale gelerek gösterdiği tepkisel durumları ifade etmektedir. Yapılan araştırmalar, özellikle otoimmünitenin (öz bağışıklığın) önlenmesi için D vitamini alımının yararlı etkilerini göstermektedir.
Güneş ışığı cildin D vitamini üretimini artırmaktadır. Yaz aylarında 10-15 dakika boyunca cildi güneş ışınlarına maruz bırakmak bağışıklık sistemini güçlendirmek için yeterli görülmektedir. Ancak cildin güneş ısımlarına maruz bırakılan bölgelerinin 24 saat boyunca sabunla yıkanmaması önerilmektedir. Bunun sebebi D vitaminin yağda çözünmesi ve vücutta emiliminin zaman almasıdır.
C vitamini, doğuştan ve edinilmiş (adaptif) bağışıklık sistemlerinin hücresel işlevlerini olumlu yönde destekleyen güçlü bir antioksidandır. Vücudu toksinlerden arındırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kolajen üretimini ve cilt sağlığını destekler, anti-aging etkisi ile yenilenme sağlar. Gıdalardan ve ağız yoluyla alınan C vitamini etkili olmakla birlikte, gerçek bir bağışıklık güçlendirme etkisi için uygun dozlarda damar yoluyla alınan C vitaminin faydaları da çalışmalarla kanıtlanmıştır.